20 Şubat 2012 Pazartesi

Hellsing - [2001]

  ''sen de kimsin? gerçek kimliğin nedir?''

İngiltere'de kraliçe adına insan ırkını vampir ya da diğer yaratıklardan korumak için kurulan Helsing örgütünü ayrıca bu örgüte bağlı bir vampir olan asıl adamımız Alucard'ı anlatır animemiz.

13 bölümdür tadından da yenmez. Öyle bir hızla bitti ki. 'hı? Bu kadarcık mı?'diye kalakaldım. Neyse ki arkasından gelen ve yenisi bir kaç gün önce çıkan 9 OVA (Hellsing Ultimate) bölümü de vardır.

Gelelim karakterlere;

Lady İntegral : Helsing'in başındaki kişi. Tüm emirleri o vermektedir. Ayrıca Alucard'ın bağlı olduğu tek kişidir kendisi. Genellikle sakin ve zeki görünmekle birlikte. Kontrolü elden bıraktığı sırtını Alucard'a dayadığı zamanlar da vardır.

Alucard : Hiç ölmeyen karizmatik vampirimiz. Anime dünyasının  kült çizimlerinden olmuştur kendisi. Hep kendisine denk görebileceği bir rakip bekler. Kendisi 'ilk' vampirdir. (Adından da anlaşılabileceği üzere alucard-dracula)

Seras Victoria : Vampire dönüşmeden önce polistir. Polisken bir kasabadaki kilisede bir şeyler döndüğüne dair ihbar alır ve kiliseye bakmak için gider. Diğer meslektaşları zombiye dönüşmüşken sağ kalır. Kendi isteğiyle (ya da mecburi de diyebiliriz) Alucard'ın ısırığıyla vampir olur ve Hellsing'e katılır. Anime boyunca vampirliğe adapte oluşunu izler dururuz.

Walter: Kendisi Hellsing'in eski suikastçisidir. Lady İntegral'e onun hayatını daima koruyacağına dair söz vermiştir. Aslen ölüm meleğidir.

Alexander Anderson : Vatikan'ın göreve getirdiği İskaryot örgütündeki rahip. Alucard gibi güçleri vardır. Örgütüne pek bir bağlıdır. Hellsing ile içlerinde Alucard'ı barındırdıkları için çatışırlar.


Anime Alucard gibi bir karakterle, müzikleriyle göz doldursa da çizimlerinin daha iyi olabileceği kanısındayım. Gerçi 2001 yılındaki bir animeden bahsediyoruz ama. Bununla beraber Seras Victoria'nın animenin içinde olup olmamasına bir türlü karar veremedim. Sürekli ''Master, Master'' demek daha öteye gitmemesi sinirimi bozuyor evet ama onun o gelişim evresini, duygusallığını izlemek de gerekli diye düşünüyorum. Bir de Alucard gibi o sinsi gülüşleriyle, delik deşik vücuduyla, gözlükleri, şapkası, silahıyla kült ötesi olmuş bir karakter çizen sevgili çizer Seras ile azıcık daha uğraşsaymış daha iyi olabilirmiş. Bir basit görünüyor kendisi.




  

Anime çabucak bitti, üstelik finalindeki tarihi gönderme ile de şaşırttı. ( Alucard = Dracula= III. Vlad= Kazıklı Voyvoda) Tüm bunlarla beraber müzikleri de saygı duyulası. Animenin müzikleri (kapanıştaki Shine hariç o Mr. Big'inmiş) Yasushi Ishii'ye aitmiş. Açılıştaki ''Logos Naki World'' gerçekten bir harika.


Unutmadan, OVA'ları çizim olarak ve hikaye akışı olarak animenin üstündedir. Mangasını henüz okuyamasam da OVA'ları mangasıyla animeden daha fazla benziyormuş. Zaten animede özellikle son kısımlarda bir kopukluk olduğu aşikar. O Alexander'a ne oldu? Çipli vampirler nerelerdeler? gibi bir çok soru havada kaldı sanki. Tez vakitte OVA'lara başlıyorum. Hadi bakalım! :)


Son olarak;
Kesinlikle vampir sevsin sevmesin herkesin görmesi gereken bir anime. Özellikle Alucard için :)

15 Şubat 2012 Çarşamba

Cemal Süreya-Sevda Sözleri

Her gün istisnasız, dize dize okuyorum bu kitabı. Bitmesin diye yavaş yavaş. Bitince tekrar tekrar. Sabah kalkar kalkmaz, akşam yatmadan önce. 
Belki de unutmamak için bir şeyleri. Belki de ...
Mutluluğun her yerden çıkabileceğini anımsatıyor bana ve ben her dizesinde mutlu oluyorum. 


Şu güne kadar sevdiğim ne varsa hep yeniden yeniden ya izlemeyi sevdim ya okumayı ya görmeyi ya dinlemeyi.


Ve ben Cemal Süreya'nın şiirlerini seviyorum.


'' ...
Sesinde ne var biliyor musun
Söylemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar

Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var. ''



(8.10 Vapuru adlı şiirinden)